Siyaset

Ahmet Davutoğlu, canlı yayın

Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin, "Çok faydalı görüşme oldu. Zaten 2.5 saate yakın sürmesi de bazı konularda detaya girmek ihtiyacından da hasıl oldu. Ben zihnimdeki konuları birer birer kendileriyle paylaştım" dedi. 

Başbakan Davutoğlu, NTV'nin canlı yayınında, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin, “CHP lideri ve CHP ekibinin yaklaşımını nasıl buldunuz, bir uzlaşı zeminini görebildiniz mi, görüşmede” şeklindeki bir soru üzerine, şunları söyledi:

“Şimdi Türkiye’de maalesef oluşmuş yanlış bir kanat var, siyasi partilerin birbirlerinin hasımlarıymış gibi, siyasi liderler mutlaka birbirlerine sert bir dil kullanmaları gerekirmiş gibi, bir siyasi rakibiz doğru yani çünkü aynı seçmen tabanından oy istiyoruz ama hiçbir zaman demokrasilerde siyasi partiler ve siyasi liderler birbirlerini hasım gibi görmemeliler. Gerektiğinde oturup konuşabilmeliler, eleştirmek gerektiğinde belli seviye ile eleştiri yapabilmeliler, desteklemek gerektiğinde de birisi doğru söz söylediğinde de 'doğru söylüyor' demekten çekinmemek gerekir. Şimdi aslında bugünkü görüşmemizi bu anlamda ben sadece muhteva itibarıyla değil yeni bir gelenek başlatması itibarıyla önemli görüyorum.

Yani bundan sonra da her başbakan görev aldığında kendi perspektifini muhalefet liderleriyle paylaşıp, muhalefet liderlerine perspektifini anlattıktan sonra belli konularda işbirliği imkanlarının araştırılması ülkenin menfaatinedir. Bazı işlerin çabuk yürümesini sağlar, bazı gerilimlerin düşmesini sağlar. Toplumda şu veya bu partiye oy veren kitlelerin birbirine daha sıcak, en azından daha yumuşak bakmasını sağlar. Tepede çatışma arttığı zaman aşağıda tabanda o partilere oy verenler arasında da bir soğukluk yayılması normal. Dolayısıyla bugünkü görüşmeyi o bakımdan önemli görüyorum. Sayın Bahçeli ile de devam edeceğiz.”

-“Çok faydalı görüşme oldu”

Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ve ekibi ile görüşmesinin misafirperver ve sıcak bir ortamda cereyan ettiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

“Tabii ki farklı görüşlerimiz var, tabii ki ben ‘sizin kanaatinize katılmıyorum’ dediğimiz çok vesileler oldu ama nihayetinde hepimiz bu ülkenin iyiliği için çalışıyoruz. İktidar nasıl demokrasiler için, bir ülke için olmazsa olmaz şartıdır, muhalefet de öyle, demokrasilerin olmazsa olmaz unsurudur. O bakımdan çok faydalı görüşme oldu. Zaten 2.5 saate yakın sürmesi de bazı konularda detaya girmek ihtiyacından da hasıl oldu. Ben zihnimdeki konuları birer birer kendileriyle paylaştım. Başta da söyledim böyle bir geleneği başlatmak amacıyla bu girişimde bulundum diye. Ümit ederim önümüzdeki 4 yıl içinde de bu anlayış devam eder. Gerek üslupta gerek muhtevada belli bir seviyeyi yakalamak, toplumumuz açısından da ümit verici bir gelişme olur.”

Davutoğlu, gazetecinin, “Biz bu işi ana muhalefet partisiyle yapabiliriz fikrini edindiniz mi, yeni anayasa konusunda” şeklindeki sorusu üzerine, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şunu kendisine de ifade ettim, anayasa başlı başına önemli bir konudur ve bir mutabakat meselesidir. Toplumun genelinin mutabık olmadığı bir anayasa toplum tarafından kolay kabul edilmez ya da kabul edilse de sürdürülebilir olmaz. Onun için ben 380 milletvekiline sahip olmuş olsaydım da yine bu görüşmeyi anayasa bağlamında yapardım. Dolayısıyla en geniş mutabakatı sağlamak itibarıyla bir ortak zemin olabileceği kanaatindeyim. Farklılıklarımız var, mesele sadece anayasa meselesi değildi ama anayasa bağlamında ele aldığımızda kendisiyle de çok açık kendi perspektifimi paylaştım, o da kendi perspektifini anlattı.”

Kurumlar ve mekanizmaların ancak içleri sağlam değerlerle doldurulduğu zaman yaşayabileceğine vurgu yapan Davutoğlu, bu açıdan bakıldığında da anayasanın ruhunun önemli olduğunun altını çizdi.

-“Samimiyetle de ifade ettim, kişiselleştirmeyelim”

Anayasanın iskeletinin kurumlar arası ilişkiyi, ruhunun ise insan ve devlet ilişkisine nasıl bakıldığıyla tanımlandığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Bu anlamda ben Türkiye’deki anayasal geçmişten 1876’dan bu yana her bir anayasa ile ilgili genel kanaatimi de paylaştım ve Türkiye’deki bütün bu tecrübe birikimi üzerinde, öyle bir anayasa yapalım ki bugünkü konjöktüre bağımlı olmasın. Çok samimiyetle de ifade ettim, yani kişiselleştirmeyelim, Sayın Cumhurbaşkanımız, siz ya da benim ya da başkalarının üzerinden tek kişiler değil, hepimiz nihayetinde 30-40 yıl sonra, bilemiyoruz ama 40 yıl sonra muhtemelen büyük ihtimalle bu ülkede, bu dünyada olmayacağız. O zaman dahi yaşayabilir anayasa yapmamız lazım.

12 Eylül anayasası üzerinden 33 yıl geçti ve bugün artık bu Anayasa ile yaşanamayacağını söylüyoruz. Kendisine de söyledim, hatta bir ara 'bugünkü sistemi işletelim' derseniz eğer bakarız ama mutabık kaldığımız hususlardan birisi 12 Eylül darbesiyle gelen Anayasa ve anayasal hukukun tümüyle kaldırılması ve ciddi bir darbeden arındırılmış sivil bir siyasete geçiş. Bunlar Anayasadır, Siyasi Partiler Kanunu'dur, seçim kanunudur, yani önemli olan bir yöntemde esasta anlaşmak. Esas da şu, bu Anayasa değişmeli. Bizim kanaatimiz, bir anayasa revizyonu değil çünkü revize edildi bu Anayasa. Biz yeni bir anayasa, gerçek anlamda anayasa reformu istiyoruz ve baktığınızda bu anlaştığımız hususlardan biri, 12 Eylül anayasası kalkacak. “

-“Öyle bir anayasa yazalım ki insanı esas alsın”

Davutoğlu, 12 Eylül anayasasının, devleti esas alan, devleti tanımlamadan vatandaşı devlete göre tanımlayan ve özgürlükleri verdikten sonra kısıtlayan detaycı bir Anayasa olduğuna vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“Şimdi benim ruhtan kast ettiğim şu; öyle bir anayasa yazalım ki insanı esas alsın. Devlet dediğimiz şey bizim meselemizdir. Meşruiyetini de bizden alır. Kendisi bizatihi meşru olup bizi tanımlayamaz. Devleti biz insanlar ve vatandaşlar olarak biz yönetiriz ve öyle bir şey var ki Anayasa'da gerek yürütme erki gerek diğer şeyler ile bir devlet var bir yerde ulaşamadığımız, nüfuz edemediğimiz. O tanımlıyor biz de ona uymak durumundayız. Hayır, devleti biz tanımlayacağız, vatandaşlar olarak. Temel hak ve hürriyetler konusunda hiçbir kısıtlamanın gelmediği, az, öz, net bir anayasa. Yine herhangi bir şekilde gücün tekelleşmediği, güçler ayrılığının prensibinin en işi şekilde gerçekleştirildiği anayasa. Bu sadece yürütmede cumhurbaşkanı ya da başbakanda gücün birikmesi anlamında değil yargıda da güç tekelleşmeyecek, jüristokrasi de olmayacak. Bürokraside de güç tekelleşmeyecek. Gücün tek meşruiyet kaynağının halk olduğu, halkın onayını almamış hiçbir mekanizmanın meşruiyet kazanamayacağı bir yapı öngörüyorsak bunu öngörecek bir anayasa.

Anayasanın iskeletine gelince, bu ruhu gerçekleştiren, bu ruhu teminat altına alan bir yürütme bir yönetim biçimini tartışalım. Yani başkanlık sistemi bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur, parlamenter sistem bu ruhu hayata geçiriyorsa doğrudur. İki örnek de vardır. Başkanlık sisteminde bu ruhu iskelet halinde hayata geçiren örnekler de vardır parlamenter sistemde de. Burada şu argüman geliyor genellikle, bizim 150 yıllık, hatta 200 yıllık bir parlamenter geçmişimiz var, dolayısıyla buradan hareket edelim ama 200 yıllık parlamenter geçmişin uygulamalarına baktığımızda bizde aslında hiçbir zaman gerçek parlamenter sistem kurulamadı. Tek parti dönemine parlamenter sistem mi diyeceğiz ya da 12 Eylül ile birlikte çıkan çarpık yapıya parlamenter sistem mi diyeceğiz? 28 Şubat dönemine parlamenter sistem mi diyeceğiz? Ülkenin seçilmiş başbakanının neredeyse bir şekilde Yüce Divan'a çıkarıldığı dönemleri veya 27 Nisan muhtırasının yaşandığı döneme parlamenter sistem mi diyeceğiz? Bugünkü sistem, parlamenter sistem değil.”

-“Tabuları bir kenara koyalım, nerede anlaştığımıza bakalım”

“Bizim teklifimizi açık bir şekilde Sayın Kılıçdaroğlu’na söyledim, bu şekilde evrildikten sonra siyasal sistem, doğru olan başkanlığa geçmek olduğunu, başkanlık sistemini de bu ruha uygun şekilde tanımladığımızda iddia edildiği gibi diktatörlüğe ya da herhangi bir şekilde otoriter bir yapıya dönüşmeyecek ama bu ruha sahip olmazsak parlamenter sistem de buna dönüşebilir'' diye konuşan Davutoğlu, sözlerine şöyle sürdürdü:

''Parlamenter sistemden kaynaklanan otoriter yapılar da vardır. Hitler Almanya’sı parlamenter sistem içinden doğdu. Dolasıyla tabuları bir kenara koyalım, nerede anlaştığımıza bakalım o anlaştığımız zemin üzerinde hiçbir kısıtlama ve ön yargı olmaksızın Türkiye için hangi sistem doğruysa siz de teklifinizi koyun biz de koyalım ve tartışalım. Yani nihayet biz matematik biliyoruz, şu anki parlamento aritmetiği içinde tek başına parti Anayasayı değiştiremez, ha değiştirecek gücümüz olsaydı da bunu tercih etmezdik. O ayrı bir husus. Dolayısıyla burada bizim12 Eylül anayasasıyla devam etmeyeceğiz diye anlaşmışsak herkesin kendi çözümünü ortaya koyması lazım sonra da bunu tartışmamız lazım.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Keşke biz 12 Eylül'ü rafa kaldıran bütün o darbe izlerini silen bir anayasa yapalım, ondan daha büyük bir paye olabilir mi bir devlet adamı için. Ondan daha büyük bir miras bırakılabilir mi? Burada hepimizin bu mirası ortaklaşa yapacağımız bir ortam oluşturalım. Yani bu da Sayın Kılıçdaroğlu için de bir şereftir, benim için de bir şereftir, diğer muhalefet partileri için de eğer birlikte yapabilirsek. Sonunda hepimiz biz iktidardık ama bu 12 Eylül'ü gömdük, bir daha da bu ülkede 12 Eylül benzeri olaylar yaşanmayacak diyebileceğimiz bir anayasa yapalım" dedi. 

2007 seçimlerinden sonra anayasa değişikliği için AK Parti olarak bir bilim adamları heyetiyle anayasa çalışması yaptıklarını ve AK Parti'nin teklifi olarak kamuoyuna açtıklarını söyleyen Davutoğlu, o dönemde "AK Parti kendi anayasasını yapacak" diye eleştirilere maruz kaldıklarını belirtti. 

2011 yılında da bütün partilerin eşit katılımıyla mutabakata dayanarak anayasa uzlaşma komisyonu oluşturulduğunu ancak bunda da bir neticeye varılamadığını aktaran Davutoğlu, 60 maddede mutabakat sağlandığını, nihai bir sonuca ulaşılamadığını kaydetti. 

Şimdi ise yeni anayasa ihtiyacı konusunda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile mutabakat sağlandığını, bu konuyu MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile de görüşeceklerini anlatan Davutoğlu, Kılıçdaroğlu ile uzlaşma komisyonunun kaldığı yerden 3 ay, 6 ay gibi süreli olarak çalışmalarını sürdürmesi, ulaştığı sonuçları da kendilerine aktarması yönünde görüş birliğine varıldığını ifade etti. 

Bu çalışma yapılırken başkanlık sisteminin de gündeme geleceğini dile getiren Başbakan Davutoğlu, başkanlık sistemi ile ilgili uzlaşma komisyonuna sundukları bir teklifin var olduğunu ve bu teklifi tekrar gündeme getireceklerini belirtti.

CHP'nin ya da başka partilerin parlamenter sistem bağlamında teklifleri ya da başkanlık sistemiyle ilgili rahatsızlıkları varsa onların da değerlendirileceğini söyleyen Davutoğlu, "Başkanlık sisteminde şunun yanlış olduğunu düşünüyoruz" denildiği noktada da varsa yanlışı giderme noktasında çözüm yolu üzerinde konuşulacağını bildirdi. 

Başbakan Davutoğlu, mülkiyet, gösteri hakkı, basın, inanç, fikir ve düşünce özgürlükleri gibi maddelerle ilgili görüşlerin gerek parlamenter sistemde gerekse başkanlık sisteminde aynı olacağını kaydetti. 

Maddelerin her yönüyle konuşularak, tartışılarak bir anayasa iskeletinin birlikte inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz başkanlık sistemini doğru görürüz, bunun eksikliklerini giderecek şeyleri diğer partilerden duymak isteriz. Onlar bir sistem getiriyorlarsa, getirebilirler en tabii hakkı, onu tartışırız ama burada olmaması gereken şey şu, konjonktürel bir tartışma yapmayalım. Zaten bütün mesele buradan çıktı. 1876'dan bu yana bizdeki bütün anayasalar tepkisel anayasalar şeklinde ortaya çıktı. Bir önceki dönemde ne yaşanmışsa onun zıttını yapalım doğruyu buluruz gibi. Yani 1960 anayasası öyledir. 'Çoğunluğa sahip bir iktidarı nasıl denetleyebiliriz' diye, Adnan Menderes rahmetlinin tecrübesinin... 'Bir daha böyle bir başbakan halkın desteğiyle gelip de sisteme meydan okumasın' diye millet egemenliğini organlar üzerinden kuran bir sürü organla denetlemeye çalıştı."

12 Eylül Anayasası'nın da 1970'li yıllara tepki olarak çıktığını aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

"Şimdi bizim tepkisel olmayan, oturup, soğukkanlı bir şekilde kişiselleştirmeden.... Dediğim gibi hiçbirimiz baki değiliz, hepimiz faniyiz. Şu şeyde başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ilişkisi olarak da telakki etmeyi çok büyük bir zillet olarak görürüm. Ülkem için doğru olan ne ise onu yaparım ve bunu büyük bir vazife olarak da tarihe kayıt olarak geçecek bir vazife olarak da telakki ederim. Keşke biz 12 Eylül'ü rafa kaldıran bütün o darbe izlerini silen bir anayasa yapalım, ondan daha büyük bir paye olabilir mi bir devlet adamı için. Ondan daha büyük bir miras bırakılabilir mi? Burada hepimizin bu mirası ortaklaşa yapacağımız bir ortam oluşturalım. Yani bu da Sayın Kılıçdaroğlu için de bir şereftir, benim için de bir şereftir, diğer muhalefet partileri için de eğer birlikte yapabilirsek. Sonunda hepimiz biz iktidardık ama bu 12 Eylül'ü gömdük, bir daha da bu ülkede 12 Eylül benzeri olaylar yaşanmayacak diyebileceğimiz bir anayasa yapalım."

"Yeni anayasa yapımı konusunda uzlaşma komisyonu tıkanırsa ne olacak?" sorusuna ise Davutoğlu, yeni anayasa çalışmasında herkesin elini taşın altına koyması gerektiğinin altını çizdi. 

"Bunu bana kimse soramaz, çünkü elimizin altında 317 milletvekilimiz var. Millet bize şunu söyledi, AK Parti'ye dönüp dedi ki 7 Haziran'da söylememişti, 1 Kasım'da dedi ki, 'Ülke yönetimini tekrar size teslim ediyorum, çünkü size güveniyorum.' Ama şunu söylemedi, 'Türkiye anayasa yapma yetkisini de size veriyorum' demedi. 'Anayasayı uzlaşarak yapın' dedi. Anayasayı kimle uzlaşarak yapacağız, muhalefetle, bunun başka bir yolu yöntemi olduğunu bilen varsa onu söylesin" diyen Davutoğlu, yeni anayasa konusunda toplum kesimlerine de görev düştüğünü bildirdi. 

Her bir toplum kesiminin kendilerine ve muhalefete baskı yapıp, "12 Eylül Anayasası'ndan bizi kurtarın" demesi gerektiğinin altını çizen Davutoğlu, "Herkes elinden geleni yapacak, bu olacak. Değilse biz kendi teklifimizi ortaya koyar ve bu teklif için kamuoyu desteği bekleriz. Ama tek başımıza meclisten bunu geçirecek gücümüz yok" diye konuştu. 

Anayasa çalışma sürecinin parlamentodaki partilerin katılacağı bir süreç olduğunu dile getiren Davutoğlu, ideal olan çalışmanın tüm partilerin mutabakat kalacağı metin ile meclise ve gerekirse halkın huzuruna gitmek olacağını ifade etti. 

Kılıçdaroğlu görüşmesinde başkanlık modeli hakkında bilgi verip vermediği yönündeki soruya ise Davutoğlu, başkanlık modelinin yeni keşfedilen bir model olmadığını söyledi. Davutoğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Başkanlık sistemi bizim kafamızdaki, anayasa uzlaşma komisyonuna verilmiş teklifimiz var. Bu teklifi beraber değerlendirebiliriz. Yani itirazlarınız neyse dinleyelim, bu teklif üzerine konuşalım, sizin modeliniz varsa onu da konuşalım ama şöyle bir şey doğru değil, 'başkanlık sistemi diktatörlüğe yol açıyor, başkanlık sistemi federal bir yapıyla ülkeyi böler.' Ya başkanlık sistemi federalizmle doğrudan alakalı değil ki, Almanya'da parlamenter sistem var, federal sistem var. Yani mutlaka parlamenter sistemin federal olması diye bir şey yok. Dolayısıyla üniter devletler de başkanlık sistemi olabilir. Bunun için böyle bir şart yok. Ön yargı olmadan yapalım ama şunu tartıştık, yargı, yasama, yürütme ben bunları anlattım, bu ilişkilerin birbirini denetleyen, çeken balans şeklinde güçler ayrımı içinde değerlendirilmesi gerektiğini söyledim. Parlamenter sistemin hele hele bugünkü Türkiye'deki çarpık parlamenter sistemin bu anlamda güçler ayrılığına değil, güçler birliğine dayandığını da izah ettim. Hatta latife olarak da ben sizin yerinizde olsam başkanlığı tercih edebilirdim muhalefet lideri olarak çünkü nihayet yapılacak bir seçimde mutlaka ak parti kazanacak değil, sizin için de her şey geçerli. Ama nihai herkesin adayı çıkacak. Ama parlamenter sistemde çoğunlukta olan partinin genel başkanı ve başbakan olarak benim parlamentoyu yönetme kabiliyetim herhangi bir başkanlık sisteminden daha fazladır. Parlamento üzerinde etkili olma kabiliyetim."

Parti olarak parlamentodan bir yasa geçirmek istediği takdirde şu anda zorlanarak da olsa geçirebileceğini anlatan Davutoğlu, başkanlıkta ise böyle bir durumun söz konusu olmadığını ifade etti. 

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Şu anda bizim birinci önceliğimiz bütün şehirlerimizin, bütün mahallelerinin, bütün sokaklarının terör örgütünden ve terör faaliyetlerinden arındırılması. Bu olmadan herhangi bir temasın faydalı olduğuna artık inanmıyoruz" dedi. 

"Bu süreçte Abdullah Öcalan devreye hiç sokulmadı. Onu devreye sokmayı düşündünüz mü? Belli bir görüşme yapılıyor mu? Yapmayı düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Hayır, Çözüm Süreci esnasında bizim siyasiler olarak, hiçbir temasımız olmadı. İstihbarat birimlerimizin herkesle teması oldu" diye konuştu. 

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti: 

"Çözüm Süreci'nin doğası içinde bir mekanizma da işletildi. HDP'li milletvekilleri gittiler, bu teması sağladılar ama Öcalan'ın son mesajı geçen mart ayında bir silahsızlanma konferansı tertip edilip, oradan silahların bırakılması yönünde mesaj çıkmasıydı, gelmesiydi... Ne oldu? Dolmabahçe mutabakatı değil, daha sonra tahrif edilen şey de buna dayalıydı, silahsızlanmaydı hedef olan orada. Arkadaşlarımız da orada onu görüştüler, başka bir şey değil.

Yoksa Türkiye'nin bölünmesi gibi bir mutabakatı herhalde kimse ne düşünebilir ne de bize yakıştırabilir. Silahsızlanmaydı mesele. Ne oldu? Demirtaş yaptığı iki, üç açıklama ile bunu berhava etti. Meclis'te yaptığı konuşma, ardından Kandil'den gelen açıklamalar. O zaman bu temaslar bir fayda getirmeyecekse niye yapılsın?  Silahsızlanma çağrısında bulunulduğu bir dönemde, silahları bırakmak yerine ülkeye daha fazla silah sokarak halkın hayatını karartma yönüne gidilirse, bu temasların ne faydası olur. Dolayısıyla böyle bir temas söz konusu değil."

İstihbarat birimlerinin her alanda, her yerde çalışma yaptığını belirten Davutoğlu, bu anlamda bir görüşme olduğunu dile getirdi. 

- "Kamu düzeni ihdas edilecek, bunun pazarlığı olmaz"

"Şu anda bizim birinci önceliğimiz bütün şehirlerimizin bütün mahallelerinin, bütün sokaklarının terör örgütünden ve terör faaliyetlerinden arındırılması. Bu olmadan herhangi bir temasın faydalı olduğuna artık inanmıyoruz" ifadesini kullanan Başbakan Davutoğlu, "Hendekler, barikatlar her şey kalkacak, kamu düzeni ihdas edilecek. Bunun pazarlığı olmaz. Bunun için de kimseyle pazarlık yapmayız. Kimseye 'Sen şunu yap, ben bunu yapayım' demeyiz. Madem bu bir varoluşsal bir mücadele haline dönüştü, bu ülkenin kaderini kimsenin insafına terk etmeyiz" şeklinde konuştu.

- HDP yöneticileriyle ilgili başlatılan soruşturmalar

Başbakan Davutoğlu, HDP yöneticileriyle ilgili başlatılan soruşturmalara ilişkin, şu ifadeleri kullandı:

"Hukuki süreci göreceğiz, yapılan suçlama ve eldeki verileri değerlendireceğiz. Kimse milletvekili zırhına sığınarak, suç işleme hakkına sahip değildir. Hiçbir grubun suç işleme ve açık bir şekilde terörü destekleme hakkı, önceliği olamaz. Kendilerine bir an önce çeki düzen vermeleri lazım. Bir an önce terör ile aralarına mesafe koymaları lazım. Gündüz başka gece başka olan şeyler gibi, gündüz barış için, barış söylemi kullanıp, geceleyin teröristlerle iş birliği halinde iş yapmaya kalkılırsa, kimse kendisini demokratik bir güç olarak tanımlayamaz." 

Başbakan Davutoğlu, "HDP karar verecek, siyasi parti mi, terör örgütü uzantısı mı? HDP'li belediyeler karar verecekler, halka hizmet mi götürecekler, dolaylı yollardan PKK'ya kaynak mı aktaracaklar? Bunlara karar verecekler, ondan sonra ancak şeyler rayına oturur" dedi.

Davutoğlu ayrıca, soruşturmalarla ilgili olarak, "Bu hukuki bir süreçtir, göreceğiz. Şimdiden hukuki süreci etkileyecek bir açıklamada bulunmam ama kimse hukuktan ve hukuki müeyyidelerden azade ve beri değildir" ifadesini kullandı. 

 

Kaynak: NTV