Bütün salon bir anda coştu!
Bu yıl 2.'si düzenlenen Necip Fazıl Kısakürek ödül töreninde konuşma yapan Nuri Pakdil'in "Siz değerli konukları antiemperyalist, antikapitalist, antinasyonalist, antisiyonist, antifaşist en önemlisi de antifiravunist bir bilinçle selamlıyorum" sözleri bütün salonu bir anda coşturdu.
HABERİN VİDEOSU İÇİN TIKLAYINIZ...
"Ne mutlu ezeli ebedi ulu önderimiz HZ. Muhammed'in (SAV) şefaatçisi olanlara" sözleriyle konuşmasına devam eden Pakdil "Ne mutlu Müslümanım diyene" sloganıyla sözlerine son verdi. Pakdil'in bu konuşması uzun süre ayakta alkışlandı.
ERDOĞAN KONUŞMA YAPTI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Star Gazetesi Necip Fazıl Ödülleri Töreni'ne katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül töreninde şu konuşmayı yaptı;
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarihin "belli bir dönem zulümle, kanla, savaşla geniş topraklar işgal etmiş ancak kısa zaman sonra saman alevi gibi sönmüş devletler kabristanı" olduğunu belirterek, "Çünkü zulüm payidar olmaz. Bizi tarihteki diğer devletlerden, medeniyetlerden ayıran asıl fark işte budur. Bizim farkımız; işgal değil ihya, yağma değil fetihtir. Bizim farkımız, göçmen kuşlara dahi sığınacak bir yuva kuran inceliktir. Fakirleri incitmemek için sokağın köşesine sadaka taşını yerleştiren zarafettir" dedi.
"RABBİM ONDAN RAZI OLSUN"
Bu yıl ikincisi takdim edilen Necip Fazıl Ödülleri'nin yayın hayatı, edebiyat ve fikir dünyası için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, üstat Necip Fazıl Kısakürek'i bugün bir kez daha rahmetle, minnetle, özlemle yad ettiğini söyledi. Erdoğan, "Rabbim ondan razı olsun, şefkatiyle, merhametiyle bizleri kuşatsın" diye konuştu.
Erdoğan, geçen sene yaptığı konuşmada, bu ödüllerin geleneksel hale gelmesini istediğini beyan ettiğini hatırlatarak, bu törenle hayalinin adım adım vücut bulduğunu görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Kısakürek'in aziz hatırasına sahip çıkan Star Medya Grubu'na, Ethem Sancak, Murat Sancak ve Nuh Albayrak'a şükranlarını sunan, organizasyonda emeği geçenleri de tebrik eden Erdoğan, bu ödüllerin ülkenin en prestijli etkinliklerinden biri olarak yurtdışına da açılacağına, uluslararası bir boyut kazanacağına inandığını vurguladı.
Ödül jürisinde yer alanlara da emekleri, katkıları ve titiz çalışmaları için teşekkür eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Kudema yani eskiler ne güzel söylemiş. 'Ehli hünerin kadrini bilmek de büyük bir hünerdir'. Evet, hüner sahibi olmak, iyi bir yazar, ufuk açan bir fikir adamı, seçkin bir sanatçı, büyük bir zanaatkar olmak gerçekten önemlidir. Bu vasıflar başlı başına bir değerdir. İşte bunun kadar önemli olan bir husus da bu hünerin kıymetini idrak etmek, onların eserlerine hak ettiği değeri verebilmektir. Ben Necip Fazıl Ödülleri'nin ülkemizin fikir, sanat ve edebiyat hayatındaki hüner sahiplerinin tanınmasına, taltif edilmesine, kıymetlerinin anlaşılmasına vesile olduğuna inanıyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende, 5 farklı dalda 5 kıymetli şair, yazar, hikayeci, mütefekkir ve ilim adamının ödüllendirileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Şiir alanında, 'Kaybettiğimiz neyse Rabbim, verdiğin şiirler geri getirsin bize' diyerek, Kaşgar yolunda bir karınca misali modern dünyada yitirdiklerimizin, ötelediklerimizin, unuttuklarımızın peşine düşen şair Cevdet Karal kardeşimi tebrik ediyorum. Tercüme alanında, şiirle felsefenin buluştuğu Goethe'nin Doğu-Batı Divanı başta olmak üzere Alman fikir ve edebi hayatının eserlerini dilimize kazandıran Senail Özkan'ı kutluyorum.
Kendisinin, üstadın ifadesiyle ak saçlı annemizin dili gibi aziz, saf, temiz ve yetkin bir Türkçe ile dilimize aktardığı eserleri 'söz bir yelpazedir' anlayışıyla kuşaklar boyu sürecek bir hazine olarak kültür hayatımızdaki yerini almıştır. Fikir, araştırma alanında kadim ilim ve irfan geleneğimize ait hazinenin tozunu silip yeniden ihya etmenin, felsefeyi, aşkı, hikmeti milletimizin yoluna sermenin gayreti içinde olan bir fikir emekçisini görüyoruz. Kendi ifadesiyle 'bir müzmin felsefe talebesi' olan Prof. Dr. İlhan Kutluer'i yürekten tebrik ediyorum."
Hikaye alanındaki ödüle, zarafetini yitirmiş hayatlar ile incelikle örülmüş hayatların, parçalanan gönüller ile parçalanan coğrafyaların öyküsünü anlatan, insana ayna tutan bir Sibel Eraslan'ın layık görülmesini gayet yerinde bulduğunu anlatan Erdoğan, "Benim mesleğim savunmak" diyerek insanı, vicdanı, bu milleti var kılan değerleri savunan, en zor zamanlarda bile hak ve hukuk mücadelesinden vazgeçmeyen Eraslan'ı kutladığını söyledi.
Erdoğan, "Necip Fazıl Saygı Ödülü'nün de yaşamanın ikilemlerden, zor sorulardan ibaret, kendini bilmekten maksadın kul olmanın idrakine varmak olduğunu ifade eden, üstadın yol ve dava arkadaşı Rasim Özdenören'e verilmesi kadar isabetli bir tercih olamaz" diyerek, tüm ömrünü "gül" yetiştirmeye adayan Özdenören'e 9 Aralık'ta Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü takdim ettiklerini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Orada da ifade etmiştim, Özdenören sadece bizim neslimizin değil, nesillerin ağabeyidir. Şu anda Nuri Pakdil ağabeyim de aynısını söylüyor. Kendisine bir daha Allah'tan uzun, hayırlı ve başarılarla, yeni eserlerle dolu bir ömür niyaz ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.
"MEDENİYETİMİZ, SÖZ VE YAZI MEDENİYETİDİR"
Tarih boyunca kurulan büyük devletlerin arkasında akil devlet adamları, basiretli siyasetçiler kadar mütefekkirler ve alimlerin de bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim medeniyetimiz esasen bir söz ve yazı medeniyetidir. Bizim tarihimizde büyük devlet adamlarıyla gönül dünyamızın manevi önderleri, her biri bizim için adeta kutup yıldızı olan arifler, hep yan yana, omuz omuza olmuşlardır. Şöyle tarihimize bir göz atalım. Büyük Selçuklu'nun inşasında Alpaslan'ın cesareti, Melikşah'ın kabiliyetinin yanında Nizamülmülk'ün adaletini, dirayetini de görürsünüz. Anadolu Selçukluları, Süleyman Şah'ın, Kılıçarslan'ın kahramanlıklarının yanında Mevlana Celaleddin Rumi'nin aşkının, Vecdi'nin de eseridir. Osmanlı çınarının, Osman Gazi'nin, Orhan Gazi'nin, Fatih'in, Yavuz'un, Kanuni'nin siyasi dehasıyla beraber Şeyh Edebali'nin, Yunus Emre'nin, Akşemseddin'in hikmet pınarından da sulandığını görürsünüz.
Büyük devletler, toprakları geniş, orduları kalabalık, hazinesi zengin olduğu için büyük değillerdir, bunların hepsi de gelip geçicidir. Büyük devletler asıl ilme, bilgiye, edebiyata, sanata, şiire, mimariye, fikir hayatına yaptıkları katkılarla bu sıfatı kazanırlar. Bir devlet, sınırları içinde adaleti, barışı, huzuru, sevgiyi tesis edebildiği, topraktan ziyade gönülleri fethedebildiği ölçüde büyük olur."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, temelinde sevgi, ilim, irfan ve fikir, daha da önemlisi vicdan ve merhamet olmayan bir devletin fiziki gücü ne kadar fazla olursa olsun büyük devlet sayılamayacağını söyledi.
Tarihin "belli bir dönem zulümle, kanla, savaşla geniş topraklar işgal etmiş ancak kısa zaman sonra saman alevi gibi sönmüş devletler kabristanı" olduğunu anlatan Erdoğan, "Çünkü zulüm payidar olmaz. Bizi tarihteki diğer devletlerden, medeniyetlerden ayıran asıl fark işte budur. Bizim farkımız; işgal değil ihya, yağma değil fetihtir. Farkımız budur. Bizim farkımız, göçmen kuşlara dahi sığınacak bir yuva kuran inceliktir. Fakirleri incitmemek için sokağın köşesine sadaka taşını yerleştiren zarafettir. Bizim farkımız Yunus'tur, Mevlana'dır, Hacı Bayram Veli'dir."
Kaynak: AA