Endişeliyiz! Yıl sonu muhasebenizi yaptınız mı?
Doğumumuzla başlayıp, ölümümüze kadar süren hayatımızda zaman denilen kavram aslında doğrusal bir olgudur. Ömür denilen bu zaman zarfında tekrar eden gece gündüzler ve mevsimler ve dünyanın güneş etrafında attığı tam bir tur bize zamanın geçtiği ya da değişik bir ifadeyle aktığını hissettirir.
Hayatı daha kolaylaştırmak için insanlar da bu gelişmelere, dakika, saat, gün, hafta, ay, mevsim ve yıl gibi isimler verir.
İşte benim için anlamı sadece bu olan yani 365 tane günün bitip yeni bir 365 günün başlayacağı yılbaşı bir de bir yaş daha yaşlanmanın verdiği hüzün ve korkudur aslında..
Siz yılbaşına nasıl bir anlam yüklersiniz bilmem ama 2015 yılında biten 365 günlerin ardından yapılması gereken en akıllıca davranış şirketlerin yaptığı gibi yıl sonu muhasebesi yapmaktır. Bu gece geçen 365 günleri şöyle bir gözden geçirip, hata olarak düşündüğünüz faaliyetlerimiz varsa bunu önünüzde olan ama ne kadar olduğunu bilmediğimiz 365 günlerde yapmamak için kararlar almak ve bunu uygulamak için tedbirler geliştirmektir.
Yoksa her yıl bitti diye sevindiğimiz yıllar bir gün bizim için sona erecek ve şu an değer verdiğimiz hiçbir şeyin değeri kalmayacaktır.
Kendi muhasebemizi yapamıyorsak, 2015 yılında ülkemizde ve çevremizde yaşanan ekonomik, siyasal olayları bilmek bir anlam ifade etmeyecektir.
Geçtiğimiz 2015 yılında dünyanın durumu ortadadır. Yüzbinlerce insanın öldüğü I. Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1915 yılına çok benzemektedir.
2015’in, Şii-Sünni çatışmalarının doruğa çıktığı Çaldıran Savaşlarının yaşandığı 1515’li yıllardan mantık olarak çok farkı yoktur.
2015 yılının Müslümanları öldürüp kutsal mekanlarını kurtarmak için 9 ayrı seferde 200 yıl süren Haçlı Savaşlarının başladığı 1095 yılından da pek farkı yoktur.
2015 yılında yaşananlar, yine aynı dönemlerde Melikşah’ın meşhur veziri Nizamülmülk’ü öldüren Haşhaşilerin yaptığı türlü türlü hainliklikler ve casusluklardan pek farklı değildir.
Her yerde bölünmüşlük, ayrılık, çatışma, ölüm ve gözyaşı hakimdir.
Geçen yılda öyleydi, ondan önceki de ondan önceki de… Değişen hiçbir şey yoktur. Bu kafayla gittiğimiz sürece de değişmeyecektir. Hayat yine iyilerle kötülerin mücadelesi olarak devam edecek ve insanların saadeti için çok önemli gelişmeler başarılamayacaktır. Bir islam ülkesindeki savaş bitse bile başka bir ülkede başlayacak. Akan yine mazlum kanı olacaktır.
Sonuç olarak ben yine de 2016 yılında geçecek 365 günün bundan öncekilerden daha iyi geçmesini, Allah’ın izniyle ulaşabileceğimiz 2017 yılı yazısında daha olumlu gelişmeler yazmayı diliyorum.
ENDİŞELİYİZ
Bu arada Yılbaşı yazısını yazarken bana çok komik gelen bir gelişmeyi yazmadan edemeyeceğim. Bilirsiniz dünyadaki birçok ülke yatıp kalkıp Türkiye’yi düşünür, endişelenir, kaygı ile izler. Ne zaman ülkemizde bir problem olsa, uzakmış, yakınmış, konunun onlarla alakası yokmuş falan dilemezler bu endişelerini güzel diplomatik cümlelerle dile getirirler.
16. yüzyıldan başlayıp, 1911’e kadar Kızılderililere yönelik 65'ten fazla katliam yapan ve bu ırkı yok eden, petrol için, dünyanın her köşesinde iç savaşlar, katliamlar planlayan, son günlerde ülkesinde çıkan olaylarda göstericilere muamelesi çok demokratik ve insancıl (!)olan ABD ne zaman dara düşsek hep bizim için endişelenir.
2. Dünya Savaşı’nda binlerce Yahudiyi sabun yapan Almanya bizim için çok kaygılanır. Alman yöneticileri ne zaman sıkıntıya düşsek yemeden içmeden kesilirler. O kadar yani.
Baharat için, köle ticareti için, altın için Hindistan’ından, Afrikası’na, Brezilya’sından Çin’ine kadar her tarafı sömürgeleştiren, insanını köle eden İngiltere, Fransa oldum olası Türkiye için yanıp kavrulmuştur.
Dünya üzerinde Maya gibi İnka medeniyeti gibi bir çok medeniyete son vermiş ve yerlilerini salgın hastalık, savaşlarla öldürüp kurduğu dev şekerpancarı plantasyonlarında köle eden yetmeyip, Afrika’dan yakaladığı yerlileri gemilerle Amerika kıtasına taşıyıp köle yapan İspanyol ve Portekizliler, Hollandalılar ve dost (!) bir çok Avrupa ülkesi bu endişe ve korkularını devamlı dile getirmişlerdir.
Bizi hep kurdukları Avrupa Birliği içine almak isterler, bunun için devamlı baskı yaparlar.
Anlayacağınız üzere şu 3 kuruşluk dünyada bizi bizden çok düşünen çok dostumuz vardır.
Ama iki gün önce yine Türkiye’yi çok düşünen bir dost ülkenin açıklaması artık pes dedirtti doğrusu.
Bu ülke de yaklaşık 50 kadar ülke tarihinin ortak kabusu olmuş, milyonlarca insanın canından, malından, yurdundan etmiş, bu kadar uzağa gitmeye gerek yok, DAEŞ’e operasyon yapıyorum diyerek yüzlerce kadın, çoluk çocuk sivil insanı bombalayan, Ukrayna’yı ve Gürcistan’ı terörden temizlemek için bomba manyağı yapan bir devlet.
Evet en son bizim için dertlenen ülke Rusya… Gerçi bu dost devletin bize olan ilgisi bugünün olayı değildir. Müttefikimiz yaklaşık 3 asırdır bizim için elinden geleni ardına koymaz..
Bu sefer neden endişelenmiş bu dost ülkemiz hep birlikte okuyalım:
“Türk hükümetinin Kürt nüfusun yaşadığı kentlerde sürdürdüğü askeri operasyonlar nedeniyle ülkenin güneydoğusunda artan gerilimi endişeyle takip ediyorlarmış.
Hatta olayı uluslararası tartışmalara ve müdahalelere açık hale getirmek için; “ Bazı yerlerde gıda ve ilk yardım malzemesi eksikliği görülüyor ve durum, insani felakete doğru ilerliyor. Bazı verilere göre bölgeyi terk etmek zorunda kalanların sayısı 100 bini geçti” diye dünya kamuoyuna pas atıp, diğer endişeli devletleri oyuna girmeye çağırıyor dost ve müttefik devletimiz Rusya…
Bunu anlatacak usturuplu, diplomatik, seviyeli bir dil arıyorum ama bulamadım.
Kararı siz verin artık…
Biz yine dua ile bitirelim, kötü düşünmeyelim.
Ne diyelim Allah korkularını, endişelerini, kaygılarını kaldırsın. Endişe ve kaygıyla izledikleri ülkeler birlik, huzur ve mutluluk içinde yaşasınlar. Bu ülkelere barış ve selamet gelsin…
Onlarda kurtulsun her gün endişe ve kaygıyla yaşamaktan, bizde onlardan kurtulalım…
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir.
Kaynak: AjansHaber