7 yıl önce
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının satır başları şöyle:
'Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver. Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.' Evet çocuklar öldürülmesin. Büyüklerin yol açtığı çocukların faturası çocuklara kesilmesin. Biz Türkiye olarak bu haksızlığa isyan ederek hem içeride hem dışarıda ciddi çalışmalar yürütüyoruz. Büyük çoğunluğu çocuklar olan 3 milyon sığınmacıya kapılarımızı açtık. Şu ana kadar 6 yıl içinde 25 milyar dolar yatırım yaptık.
Şair şöyle diyor: 'Çocuk öldü mü güneş simsiyah görünür gözümüze.'
"KENDİMDEN BİLİYORUM YUMUŞAMAYACAK HİÇBİR İNSAN YOKTUR"
Uluslararası kuruluşlar ve diğer ülkelerden ciddi yardım almıyor olmamıza rağmen bu insanlarla 6 yıldır evimizi ve ekmeğimizi bölüştük bölüşmeye devam edeceğiz. Her ölüm erkendir ama çocuk ölümü gerçekten çok erkendir. Çocuklar yaşasın ki büyüdüklerinde daha güzel bir dünyanın inşasına katkı sağlasınlar. Kendimden biliyorum çocuk masumiyeti karşısında yumuşamayacak hiçbir insan hiçbir kalp yoktur. El ele verdiğimizde dünyayı değiştirebiliriz.
Ülkelerinize döndüğünüzde tüm büyüklerinize, bizden selamlar götürmenizi istiyorum. Hangi amaçla gelirseniz gelin Türkiye’nin kapısının daima size açık olduğunu unutmayın.
İŞTE O ŞİİR
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir bölümünü okuduğu, Nazım Hikmet'in 'Kız Çocuğu' adlı şiiri şöyle:
Kapıları çalan benim
kapıları birer birer.
Gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler.
Hiroşima'da öleli
oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım,
büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce,
gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim,
külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için
hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki
kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı,
teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin
şeker de yiyebilsinler. (1956)