Sağlık

Tavukta arsenik paniği! Türkiye için tehdit mi?

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada tavuk etiyle ilgili tartışmalar bitip tükenmek bilmiyor, bazı otoritelere göre tavuk eti zararlı ve kesinlikle uzak durulmalı, bazılarına göre ise zararsız ve gönül rahatlığı ile yenebilir. Tüketicinin kafası ise uzun zamandır karışık. Vatandaş, önemli beyaz et kaynaklarından biri olan tavuk etini tüketip tüketmeme konusundaki soru işaretlerinden bir türlü kurtulamıyor.

Tavuk etiyle ilgili ortaya atılan son iddia da korkuları artırıyor. FDA’nın bulgularına göre, test edilen tavukların yüzde 50’sinin karaciğerinde inorganik arsenik bulunduğu iddia edildi. Bu madde kanserojen kimyasallar arasındaki en zehirli olanı. Arsenik içeren ürünleri çok miktarda tüketenlerde kanser gelişimine neden olan hücre değişikliklerinin görüldüğü de biliniyor.

Arsenik iddiasıyla yeniden gündeme gelen tavuk etinin barındırdığı kanser riskini AjansHaber’e değerlendiren Doç. Dr. Yavuz Dizdar Günümüzde beyaz et büyük risk taşıyor. Bizim tavuk diye satın aldıklarımız aslında piliç, firmaların hepsinin adı da piliç olarak söyleniyor, bu rastlantısal bir şey değil” dedi.

İşte Dizdar’ın AjansHaber’e yaptığı çarpıcı tavuk eti değerlendirmesi:

“ABD YASAKLADI”

Bahsi geçen haber Amerika’daki bir çalışmayı içeriyor. Amerika’da tavuklar için arsenikli bir antibiyotik kullanıyorlar. Amerika Birleşik Devletleri de bu ilacın kullanımını uyarıp yasaklama yoluna gitti. Bu ne kadar sürede hayata geçirilir bilinmez çünkü çok fazla üretilip çok fazla kullanılmış bir ilaç. Ünlü hamburger markalarından bir tanesi de bu tür ilaç kullanılan hayvanların etinin iki yıl içinde kullanımının bırakılacağını duyurdu. Bu da bu yıl içerisinde yapılan bir açıklamaydı.

TÜRKİYE’DE KULLANILIP KULLANILMADIĞI BİLİNMİYOR

Arsenikli antibiyotik kullanımı Türkiye’de olup olmadığını henüz bilmiyoruz. Amerika’da yasaklanmış olan bu ilaç ülkemizde de yasak mıdır? Nerede ne kadar kullanılmıştır? Bu soruların cevabını henüz bilmiyoruz.

“BİZ ONLARI TAVUK ZANNEDİYORUZ AMA…”

Günümüzde beyaz et büyük risk taşıyor. Bizim tavuk diye satın aldıklarımız aslında piliç, firmaların hepsinin adı da piliç olarak söyleniyor, bu rastlantısal bir şey değil, onları biz tavuk zannediyoruz. Bir yılda erişebileceğe boyuta 45 gün içinde erişiyorlar. ‘Nasıl oluyor?’ diye sorduğumuzda bir açıklamaları yok. Daha vahimi 20 dakikada pişiyor. Eskiden tavuk iki saatten önce pişmezdi. Buna yanıt olarak da ‘körpe hayvan’ diyorlar, oysa hızlı pişmenin körpelikle bir alakası yok. İşin kötü yanı, bu üretim biçimi bize ait bir şey değil, Amerika’da 1950’lerden beri uygulanıyor, zaten hastalıklar da orada bu tarihlerden sonra ortaya çıkıyor. Derken bu üretim yöntemi, 1990’larda bizim ülkemize de giriyor, gerçekten tavuk üreten yerli firmalar batıyor. Piliç üretimi ancak yemle yapılabiliyor. Hayvanların soyları gerçekten geliştirilmiş, yani alıp düzgün beslediğinizde de köy tavuğundan cüsse olarak biraz büyükler. Ama esas sorun 45 günde nasıl büyüyebildikleri, bunu yem kullanmadan yapamıyorsunuz. Civcivin büyümesi de aynen insan gibi, bağ dokusunun kontrolü altında. Piliç üreticileri GDO soya kullanıyor, bu zaten işi daha baştan tartışılır hale getiriyor. Çünkü GDO mısırın farelerde kansere neden olduğu, hormon sistemini bozduğu zaten kanıtlandı. Ama iş burada kalmıyor, büyümenin hızlandırılabilmesi için sentetik maddeler vermek durumundalar. Mesela metiyonin denen sülfürlü bileşiğin “hidroksi analogu” diye bir sentetik türevini kullanıyorlar. Yem saf olduğu için taşlık, bağırsak gibi organlar gelişemiyor. Dahası 45 günde kesildiklerinde hayvanlar zaten aslında bebek yaşta. Oysa tavuğun besleyici olması olgunluğuna geçtiğinde, en az dört ayda oluyor.

“TAVUK NEREDEYSE YUMURTA HIZINDA PİŞİYOR”

Ama esas sorun hızlı pişmenin açıklanmasında, nasıl oluyor da 15 dakikada, neredeyse yumurta hızında pişiyorlar? İşte o noktada üretimde kullanılan antibiyotiklerin bağ dokusunun gelişimini engelleyici özellikle işin içine giriyor. Antibiyotikler bir dönem “hayvanı büyütme amacıyla” da kullanılmış, bunun sonlandırılması bile 2006’da, koruyucu antibiyotik verilmesi ise hala sürmekte. Endüstri kesimden bir hafta önce antibiyotik verilmesini durdurduğunu söylüyor, ama dokunun içindeki antibiyotiklerin arındırılması mümkün değil. Bu antibiyotikler insan tedavisinden yıllar önce çekilmiş olan ilaçlar. Çünkü enfeksiyon tedavisi görenlerde kas kirişlerinde kopmaya neden olmuş. 60-65 kişide topuk kirişi kopunca antibiyotik piyasadan çekilmiş. Fakat o antibiyotiğin üretimi durdurulmamış, besicilikte kullanılmaya başlanmış. Hayvanlarda beslemenin bir döneminde veriyorlar. Bağırsağın metabolizmasını baskılıyor, çünkü hayvanın kendi bağırsağındaki normal mikropları ortadan kaldırdığınızda harcadığı enerji azalıyor, bağırsağın geçirgenliği artıyor. Bu da daha hızlı büyümesini sağlıyor.

“PİLİÇ ADI VERİLEN ŞEY TAVUK OLARAK SATILDI”

Üreticiler “bir hafta - 10 gün önceden antibiyotiği kesiyoruz” diyorlar. Ama bu hayvanların dokusu dağınık durumda. Bunun kalıntısının kalmadığını garanti edebiliyor musun? Hayvanı 20 dakikada haşlıyorsunuz, çektiğinizde budu elinizde kalıyor. Göğüs kafesi vücudundan ayrılıyor. Pilicin bu kadar dağılmaya eğilimli olması körpelikle açıklanamaz. Bu demektir ki vücudunun proteinler sağlam değil, eksik yapılıyor. Oysa siz ancak yediğiniz şey sağlıklıyla beslenebilirsiniz. Oysa piliçler hasta, bilimsel yayınlarda 45 güne geldiklerinde yüzde onunun öldüğü, daha ileri geçerlerse vücut boşluklarında sıvı toplandığı anlatılıyor. Tükettiğiniz besinin sağlığı sizden yüksek ya da en azından eşdeğer değilse siz sağlığınızı sürdüremezsiniz. Yıllardır ‘beyaz et sağlıklı’ diye kampanyalar yapıldı, piliç adı verilen şey tavuk olarak satıldı.

“EĞER TAVUĞUN SUYU JÖLE OLUŞTURMUYORSA…”

Organik tavuklar üretim koşulları ve yemleri açısından elbette çok daha üstündür. Ama bizim için üzerinde “organik” yazması yeterli değildir. Tüketici kokusuna, tadına, pişme süresine (1.5 saatin altında olmamalıdır) ve jöle oluşturup oluşturmadığına bakmalıdır. Eğer tavuğun suyu jöle oluşturmuyorsa, dokusu pişirmeyle dağılıyorsa ve 30 dakikada pişebiliyorsa organik denemez.

 YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haberlerin tüm hakları AjansHaber’e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. AjansHaber tarafından üretilen haberlerin kaynak gösterilmeden kullanılması, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 36 ve 37. maddesine aykırıdır ve suç teşkil etmektedir. Ayrıca internet ortamında yapılan yayınların düzenlenmesi ile ilgili olarak 4 Mayıs 2007 tarihinde kabul edilen 5651 sayılı internet yasasına göre de bu durum cezai işlem gerektirmektedir. 

 

 

Kaynak: AjansHaber