Dünya

Yunanistan için isim anlaşması ve hassas durum

 

Geçtiğimiz birkaç hafta içinde, Yunanistan'ın güçlü müttefikleri ve ortaklarının, Batı'nın Rusya ile olan ilişkisi ve Moskova'nın Balkanlar'daki rolü içerdiği jeopolitik denklem olarak, anlaşmaya yoğun bir şekilde yatırım yaptıklarından daha belirgin hale geldi. ABD Başkanı Donald Trump'tan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'e ve Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker'dan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'e kadar, bu konudaki baskı çok önemli dışişleri bakanlarına değinmeyecek kadar önemli. Nadir bir müdahalede, eski ABD başkanı George W. Bush bile 30 Eylül referandumunda anlaşma için FYROM halkına “evet” oyu vermesini istedi.

Söz konusu anlaşma, uzlaşmanın ürünüdür ve türünün herhangi bir anlaşması gibi, imtiyazlar içerir - acı veren tavizler. Komşularımız, evde bile olsa, “Makedonya” yerine “Kuzey Makedonya” olarak adlandırılmasından hiç hoşnut değiller. Yunanlıların çoğu neyi haklı çıkarır - ve haklı olarak - bir "Makedon" uyruğunun ve dilinin, Prespes anlaşmasındaki dipnotlara ve küçük basımlara bakılmaksızın tanınmasıdır. FYROM'un başbakanı, bu konuda da “Makedon” kimliğine olan sürekli referansları ile yardımcı olmuyor.

Yine de, duruma sakin bir şekilde bakmalı ve son 25 yıldır dünyanın hemen hemen her ülkesinin komşumuzu “Makedonya Cumhuriyeti” olarak kabul ettiğini düşünmeliyiz.

Öte yandan, Başbakan Alexis Tsipras'ın isim anlaşmazlığını partizan çıkarları ile ana muhalefet partisini bölme umuduyla ülkeye yönelik riskleri göz ardı etmek için güdülenmesi yanlıştı. Bir anlaşmanın Yunanistan'ın diplomatik sermayesini artıracağını ve Yeni Demokrasi lideri Kyriakos Mitsotakis için hayatı zorlaştırdığını düşünüyordu. Riskler, koalisyon ortağı Panos Kammenos'un anlaşmayla ilgili kamu hoşnutsuzluğundan yararlanma konusundaki gerçek çabaları nedeniyle daha da büyük.

Anlaşma FYROM'da reddedilirse, Yunanistan'ın durumu çok farklı olacaktır. Geçse, aslında çok yapışkan bir duruma bakıyoruz. Ülkenin hassas durumu, her hareketin sonuçları olacağından, seçeneklerini de sınırlar.

En az zarar veren senaryo, anlaşmanın mevcut Parlamento tarafından onaylanması ve Yeni Demokrasinin bir sonraki seçimleri kazanması halinde, partinin kurumsal sürekliliğe olan saygısı göz önüne alındığında, muhafazakar partinin açık muhalefetine rağmen uygulanmış olması.