3 yıl önce
Hüseyin KOÇARSLAN’ın hayat okulunda almış olduğu derslerin, hayal dünyasında yoğrularak yazılan bu kitabın içerisinde kendinizden çok şey bulacaksınız belki de.
Kitabı okurken duygularınız sürekli ağır basacak. Bazen duyduklarınızda tatlı bir tebessüm bazen de gözlerinize bir damla yaş... Kimi zaman yaşamın güzelliğini, dostluğunu, insan sevgisini ve yardımlaşmayı anlatan kitapta kimi zaman da kötü kötülerin yaptığı fenalıkları, hainlikleri ve maalesef acı sonları okuyacaksınız.
Yazar genellikle hayal ettiği, kurguladığı hikâyesini ana karakterleri etrafında şekillendirip ona bir isim (lakap) takarak anlatmaya başlar. Bunu yaparak hikâyeyi temsil edecek bu karakterlerin özelliklerini, aslında hikâyeyi okumadan kestirebilmenize olanak verir. Sonra onun bu özelliklerini en doğru şekilde ortaya çıkarabilmek için, yani o hikâyeyi kurgulaya bilmek için karaktere şekil verir ve olaylar gelişir. İşte bu noktada olayların içine sizi teker; Çünkü sizden bir parça vardır oralarda…
Aslına bakarsanız tüm bunları okurken bir şeyi daha fazla hissedersiniz: Samimiyet. Yazar, hayali olarak kurgulayıp, anlatmış olduğu tüm hikâyelerine kendi samimiyetini fazlasıyla katmış. Olayları anlatırken temiz ve saf duygularla, hayata dair kırgınlıklarını, insana ve olaylara bakışını, insanın yaratılışındaki o mucizevi güzelliği kendince bir üslupla dile getirmiş.
Yazar, Anadolu'nun bağrında yetişmiş bir köylü çocuğu... Hayatın ona acı bir şekilde attığı tokat onda çok şeyi değiştirmiş; ama hiç İsyan etmemiş. Yaşadıkları ve almış olduğu dersler onda haksızlığa karşı cesaretle davranma olgusunu geliştirmiş ve kendisine insan sevgisini, iyiliği emredip kötülükten men etme düsturunu hayat felsefesi edinmiştir. İlk kitabında yaşamış olduğu başarılı çıkış, yazarın bu noktalara engeli ile değil yüreği ile geldiğinin en güzel göstergesidir.